Monika Bulanda Söyleşisi

Monika Bulanda ile “Multi-City” Üzerine Söyleşi

Daha önce Monika Bulanda’nın “Multi City” sergisiyle ilgili daha önce bir yazı yazmıştık, doğru. Sergiyi inceledikten sonra sanatçıyla ilgili bilgiler edindik ve görüntülü bir söyleşi yapmaya karar verdik. ALAN İstanbul’un da desteği ile Monika Bulanda ile buluştuk, kendisi ve eserleriyle ilgili onu soru yağmuruna tuttuk! Buyurun söyleşinin keyfini çıkarın.

Video söyleşi dışında Bulanda’nın cevapladığı yazılı söyleşiyi de aşağıdan okuyabilirsiniz.

1.Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Resim ve müzik yapıyorum.  Polonyalıyım ama Türkiye’de yaklaşık 5 senedir yaşıyorum. Şu anda hem albüm çalışmaları içindeyim hem de ilk kişisel sergim “Multi City” gerçekleşiyor. ALAN İstanbul galerisinde 11 Nisan’da başlayan sergi 4 Mayıs’a kadar devam edecek.

2.“Multi City” de yer alan eserlerinizin arkasındaki hikaye nedir? Eserlerin ortaya çıkma süreci konusunda bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Çok sayıda hikaye var. Tanıştığım insanları ve onların hikayelerini eserlerimde küçük renkli kutular olarak gösteriyorum. Her insan bence büyük şehrin küçük birer parçası. İnsanlar, parça parça, kutu kutu kentin varlığını sağlıyor. Her kültür, insan, hikaye, fikir benim için renkli birer kutudur, küçük birer pixeldir. Resimlerimde ufak kâğıt parçaları kullandığım için çalışma süreci uzun ve zor. Ancak ben disiplinli bir insanım. Çalışma sırasında meditasyon yaptığımı söyleyebilirim.

3.Çalışmalarınızda bir birinden çok farklı, ancak bir biriyle çok uyumlu malzemeler kullanmışsınız? Malzemelerinizi seçerken nelere dikkat ettiniz?
Sergide aynı tipte resimler görmek bana sıkıcı geliyor. Malzeme seçmek keyifli ve aynı zamanda yaratıcı bir süreç. Güçlü konu ve fikir oluşturduktan sonra hangi malzemeyi seçersem seçeyim zaten benim çalışmam olduğu fark ediliyor diye düşünüyorum. Malzemelerin çoğunu tesadüfen buldum ama önceden bir hissim ve bu hissi nasıl ifade edebileceğime dair bir fikrim vardı.

4.İstanbul dışında birçok farklı şehirde bulunmuş ve yaşamışsınız, kendinizi bir süreliğine de olsa bir şehre ait hissetmenizi sağlayan bir unsur var mı? Bir şehri sizin için özel kılan şeyler nedir?
Her şehir farklı ve özel. Ben karışık şeyleri seviyorum. Dinamizm, kaotizm, değişim ve çok boyutluluk beni etkiliyor. Kalabalık yerlerde kalmayı seviyorum çünkü çok farklı hikayeleri olan insanlarla konuşma fırsatı yakalıyorum. Bütün bu unsurlar hem beni hem de çalışmalarımı besliyor. O yüzden İstanbul’da yaşamayı tercih ediyorum.

 5.Bir kültürü anlamak, onun içine girebilmek zaman ve emek isteyen bir süreçtir. Sizin için bir kültürü biraz daha yakından tanımanın anahtarı nedir?
Sabır, mütevazılık ve merak. Bu özelliklerle bence her kültürü anlayabilirsiniz ve her insana kolayca ulaşabilirsiniz.

6.İstanbul’da sokakta gördüğünüz görsel ve işitsel sanatlardan hangisi/kimler sizi cezbediyor?
Hiç belli olmuyor. Beklenmedik şeyler bile beni etkileyebiliyor. Beğendiğim çok sayıda sanatçı var ve tek bir isim söylemek zor. Bazen hoşlanmadığım bir çalışmada bile belli bir noktaya odaklanabiliyorum, başka bir fikir oluşturabiliyorum. En çok sokak hayatını ve insanları izlemeyi seviyorum. Bana göre onlar her gün yaşayan ve gerçek olan eserler.

7.Yeni medyanın sanatsal yaratıma yaptığı dönüşümleri kendi gözünüzden nasıl tanımlayabilirsiniz?
Medyanın gücü büyük. Özellikle sosyal medyadaki reklamlar her sanatçı için önemli ve destek verici tanıtımlar. Medya sayesinde çalışmalarımın daha çok insana ulaşabilmesi güzel. Ancak medya, yaratım sürecimi pek etkilemiyor. Dışarı çıkıp gezerek ilham alıyorum ve kendime ait bakış açımı korumaya çalışıyorum.

8.Sanatsal yaratımın tekrar üretimi sizin için ne ifade ediyor? Bunu değersizleşme olarak mı yoksa her yere ulaşabilecek-iletilebilecek bir sanat tarzı olarak mı görüyorsunuz? Ve interneti bu aşamada nereye koyuyorsunuz?
Sanat genel olarak her tür üretim için kullanılıyor. Mesela Leonardo Da Vinci’nin “The Vitruvian Man” eseri birçok teknolojik cihaz için kullanılan bir imge olmuştur. Artık sanat eserleri farklı resimler ve imgeler olarak etrafımızda dolaşıyor. Internet bu paylaşımı kolaylaştırıyor. Bence paylaşmak güzel şey ama çoğaltma sanat eserlerinin değerlerini azaltıyor.