Sanata dair basit fikirler daha değerli gibi. Karmaşık yapının düğümlenmişliğini anlamaya çalışırken, nesnenin karmaşıklığının farkında olarak bu eylemi gerçekleştiririz. Yapı olarak basit olsa da çözümü kolay. Oysa basit olanı anlamak… Basit olana yüklenilecek anlamlar imge azlığından dolayı karmaşık bir modele göre çok daha az olacaktır. Baktıkça nasıl yapıldığını, nasıl oluştuğunu düşünmek… Basiti çözümlemenin ayrı bir zevk olduğunu düşünüyorum. Elbette bahsettiğim basit kavramı ‘özensiz’, ‘ilk olduğunu gibi’ anlamlarına gelmiyor. İfade ettiği anlam daha çok, az imge ile çok anlamı içermesiyle ilgili.
Daniel Kukla, aslında bir bilim insanı. İlk eğitimini biyoloji üzerine almış. Daha sonra bilimin insanı doğal dünyayla birleştirdiğini ve bu noktada sanatla buluştuğunu düşünerek fotoğrafa yöneldi ve New York‘ta International Center of Photography‘de fotoğraf eğitimi aldıktan sonra ödüller kazandı, çeşitli sergilerde yer aldı; Amerika, İspanya ve Kanada‘da adından bahsettirmeyi başardı. Ödüllerinden birisi olan ve United States National Park Service‘in verdiği sanatçı ikametgahı ile Güney Kaliforniya‘daki Joshua Tree National Park‘ında fotoğraf çekme şansı yakaladı. Fotoğraflarından oluşan projeye The Edge Effects adını veren Kukla, alternatif bakış açısıyla gerçekten güzel bir ‘eser’e imza atmış. Daha önce bir benzerine rastlamadığım proje bir adet ayna, şövale ve fotoğraf makinesiyle Joshua Tree National Park‘ta gerçekleştirilmiş. Şövaleye taktığı aynayı çekeceği yerlerin ortasına bıraktı ve fotoğrafladı. Aynanın bulunduğu yerin arkasından aslında aynada görünmesi gereken kareyi de fotoğrafladı. Daha sonrasında aynada görünmesi gereken fotoğrafı dijital ortamda ayna içine yerleştirdi. Proje sadece gündüz çekilen fotoğraflardan oluşmadığı için gece çekimlerinde bu tip uygulama ile ayna yansımasında en yüksek konstrastı yakalamış oldu.
Daniel Kukla hakkında daha fazla bilgi için http://www.danielkukla.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
